10 milyon liralık konutu olan 9 bin lira değerli konut vergisi ödeyecek
Hüseyin GÖKÇE
Kamuoyunda rant vergisi olarak bilinen Değerli Konut Vergisi’nin uygulama esasları tebliğle belirlendi. Buna göre 2021 yılı değeri 5 milyon liranın üzerinde olan konutlara, tutara göre artan oranda vergi uygulanacak. Buna göre 7.5 milyon liraya kadar olan konutların, 5 milyon lirayı aşan kısmı için binde 3 oranında vergi alınacak. Örneğin değeri 10 milyon lira olan bir konut için toplam 9 bin lira değerli konut vergisi ödenecek.
Yasa uyarınca Türkiye genelinde konut amaçlı kullanılan tek meskeni bulunanlar değerli konut vergisinden muaf tutuluyor. Değerli konut vergisine tabi birden fazla taşınmazı bulunanlar ise bunlardan en düşük değerlisi için vergi ödemiyor.
Değerli konut vergisine ilişkin düzenlemenin geçen yıl yürürlüğe giriş tarihi 2021 yılına ertelenmişti. Vergilendirme 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nda yer alan 5 milyon liralık sınır üzerinden yapılıyor ve bu tutar değiştirilmedi. Ancak vergiye tabi konutların değerleri her yıl, o yıl için belirlenen yeniden değerleme oranı kadar artırılacak. Örneğin önümüzdeki yıl için yeniden değerleme oranının yüzde 10 olarak belirlenmesi halinde, bu yıl 5 milyon lira olan konutun değeri, bunun yarısı kadar (yüzde 5) artırılarak 5 milyon 250 lira olacak. Mükellef de bu tutar üzerinden vergi hesaplayarak beyan edecek.
İstanbul, Avrupa metropollerine göre konutta cazibesini koruyor
Yabancıya gayrimenkul satış şirketi Nevita’nın araştırmasına göre İstanbul, ortalama konut metrekare fiyatı itibarıyla Avrupa’daki metropoller arasında en cazip şehir olarak öne çıkıyor.
Araştırmaya göre, son yıllarda yabancıların konut alımında en çok tercih ettiği şehirlerin başında gelen İstanbul, henüz istenilen değere ulaşılmamış olması nedeniyle yatırımcıları cezbetmeye devam ediyor. Türkiye genelinde yabancıya satılan konutların yarısı İstanbul’da gerçekleşirken, yabancılar 2019’da 20 bin 857, salgına rağmen geçen yılın ocak-kasım döneminde de 16 bin 867 adet konut aldı.
Ulusal ve uluslararası alanda yatırım cazibesiyle öne çıkan İstanbul, yabancıya konut satışında da küresel kentler arasında hızla ilerliyor. Bu ilerlemede, kentin Avrupa metropollerine göre henüz istenilen değere ulaşmamış olması büyük önem taşıyor. İstanbul’da konut satışında ortalama metrekare fiyatı 462 euro olarak ölçüldü. Bu rakam, Paris’te 11 bin 613, Londra’da 10 bin 797, Münih’te 8 bin 442, Madrid’de 2 bin 630, Lizbon’da 3 bin 346, İtalya Bolzano’da 3 bin 41, Avusturya Innsbruck’ta ise 5 bin 992 euroya kadar yükseliyor.
Bu kentlerde ülke ortalamasına göre fiyatların çok yüksek olması dikkati çekiyor. Paris’te ortalama metrekare fiyatları Fransa genelinin 4,3 katına kadar çıkarken, bu rakam Londra’da İngiltere’nin 3,3 katı, Münih’te Almanya’nın 3 katı, Innsbruck’ta Avusturya’nın 3,7 katı, Lizbon’da Portekiz’in 1,9 katı, Bolzano’da İtalya’nın 1,8 katı, Madrid’de İspanya’nın 1,6 katı şeklinde. İstanbul’da ise ortalama metrekare fiyatları Türkiye genelinin 1,5 kat üzerinde bulunuyor.
“Türkiye, bu süreçte Avrupa ülkelerine parmak ısırttı”
Araştırmaya ilişkin açıklama yapan Nevita Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Akbal, yabancıya konut satışında güçlü performansını sürdüren Türkiye’nin, bu dönemdeki başarısıyla Avrupa ülkelerine parmak ısırttığını söyledi. Salgının neden olduğu zorlu koşullara rağmen Türk gayrimenkul sektörünün geçmiş yıllardaki satış rakamlarını korumayı başardığını ifade eden Akbal, “Ancak Avrupa pazarlarında yabancıya satışta yüzde 30’a varan düşüşler dikkat çekti. Türkiye’nin ve İstanbul’un öne çıkmasındaki ana etken yabancıların güveni.” dedi.
Dünya metropollerindeki konut fiyatlarının yatırımcı ilgisiyle doğrudan bağlantılı olduğunu belirten Akbal, sözlerini şöyle sürdürdü: “İlgili ülkelerin istatistik kurumlarından elde ettiğimiz verilere göre, Paris, Londra, Münih gibi Avrupa metropollerindeki konut metrekare fiyatları bulundukları ülkelerdeki ortalama fiyatların 3-4 katına kadar ulaşabiliyor. Örnek vermek gerekirse, Fransa’da ülke genelindeki ortalama fiyatlar 2 bin 685 euro seviyesindeyken, bu rakamlar başkent Paris’te 11 bin 600 euroya kadar çıkıyor. Benzer bir durumu Londra ve Münih’te de görüyoruz. Araştırmalara göre, Londra’da bu oran 3,3, Münih’te ise 3 kat olarak gerçekleşmiş durumda.”
Akbal, Endeksa’nın araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama konut metrekare fiyatının 462 euro olarak ölçüldüğünü, bu rakamın Türkiye ortalamasının 1,5 katına denk geldiğini söyledi.
“Yatırımcılar, prim yapma olasılığı yüksek İstanbul’a yöneldi”
Faruk Akbal, araştırmada ismi geçen ve yabancıya konut satışında öne çıkan Londra, Münih, Lizbon, Bolzano ve Madrid gibi kentlerin artık doygunluğa ulaştığını aktararak, “Yatırımcılar, yüksek getiri sağlayabilecekleri yeni merkezlere odaklanıyor. Bu yaklaşımla son 3-4 yıldır İstanbul’a farklı coğrafyalardan yatırımcıların ilgi gösterdiğini görüyoruz.” dedi.
Bu ilgiyi sadece gerçekleşen satışlarla ölçmenin doğru olmadığını ifade eden Akbal, “7-8 yıl önce İstanbul’un yerini bilmeyen yatırımcılar, bugün İstanbul ve çevresindeki gayrimenkullerle ciddi biçimde ilgileniyor. Salgın sonrasında bu ilginin çok daha yukarı seviyelere çıkmasını bekliyoruz.” diye konuştu.
Akbal, geçen yıl ocak-kasım döneminde yabancıya 36 bin 385 adet konut satıldığını, önceki yıla göre düşüş olsa da 2018’e kıyasla yüzde 4 artış yaşandığını, salgına rağmen gösterilen performansın net bir başarı olduğunu vurguladı. Türkiye’den en çok konutu Irak ve İranlıların aldığını anımsatan Akbal, pazarın daha da çeşitlenmesinin emlak değerini gerçeğe yaklaştıracağını söyledi.
İstanbul Finans Merkezi’nin yüzde 60’ı tamamlandı
Bakan Kurum, Ataşehir’de yapımı süren İstanbul Finans Merkezi’nin inşaat alanını ziyaret ederek, incelemelerde bulundu.
İncelemelerin ardından basın mensuplarına açıklamada bulunan Kurum, İstanbul’da ülkenin finans geleceği için çok önemli bir proje yürüttüklerini vurguladı. Finansal piyasaların daha rekabetçi bir piyasaya ulaşması ve Türkiye’yi finansal anlamda en iyi şekilde temsil etmek amacıyla yaklaşık 300 bin metrekare arsa alanı üzerinde 2,5 milyon metrekare inşaat alanına sahip bölgede merkezin inşasının hızla sürdüğünü dile getiren Kurum, inşaatta 7 bin 500 kişinin çalıştığını kaydetti.
Bakan Kurum, merkezin inşaatında gelinen son nokta ve özelliklerine ilişkin şöyle konuştu: “Hazine ve Maliye Bakanlığı ile birlikte yürüttüğümüz İstanbul Finans Merkezi Projesi, şu anda yüzde 60 seviyesine gelmiş durumda. İnşallah 2021 yılı Aralık ayı sonu itibarıyla İstanbul Finans Merkezi inşaatını tamamlamış olacağız. Merkezi İstanbulumuza, ülkemize, tüm Ortadoğu ve dünyamıza kazandırmış olacağız. 1 kilometre yürüyüş yolu ve içinde sosyal donatıların olduğu Finans Merkezi’nde gerek okul gerek donatı anlamında cami, alışveriş alanlarıyla birlikte belki dünyada tek diyeceğimiz bir finans merkezi inşasını büyük gayret ve özveriyle yürütüyoruz. Amacımız ve hedefimiz 2021 yılı sonuna söz verdiğimiz gibi inşaatını tamamlamaktır.”
“Cumhurbaşkanımızın deyimiyle, ‘Türkiye olarak, burada İslami finans piyasalarına diğer taraftan hem bölgemiz hem de Ortadoğu ve Yakın Avrupa’ya hizmet edecek bir finans merkezi olma yolunda, gidiyoruz ve kararlıyız.” diyen Bakan Kurum, bütün inşaatların fiilen başladığını, pandemi dönemine rağmen ekiplerin ara vermeden hızlı bir şekilde çalışmalarını yürüttüklerini ifade etti.
“İstanbul’da 117 bin konutun dönüşümü gerçekleştiriyoruz”
Bakan Murat Kurum, kentsel dönüşüm konusunda bir hedef koyduklarını, bu doğrultuda gelecek 5 yıl içerisinde her yıl 300 bin, 5 yılda 1,5 milyon konutun dönüşümü için çalışmalar yürüttüklerini belirterek, şöyle devam etti: “Şu an İstanbul’da 117 bin konutun dönüşümü gerçekleştiriyoruz. Bu sabah Başakşehir’deydik ve ilçede çok önemli dönüşüm projelerini hayata geçirmek üzere kararlarımızı aldık. Hemen hemen her ilçede kentsel dönüşüm projelerimiz var. Toplu Konut Dairesi Başkanlığımız, Emlak Konut Genel Müdürlüğümüz ve belediyelerimiz ile birlikte bu süreci yönetiyoruz. Hedefimiz ‘öncelikli’ dediğimiz konutların dönüşümünü sağlamaktır. Bakanlık olarak vatandaşlara her türlü yatırımı yapıyoruz. Taşınma, kira, kamulaştırma yardımı, teknik yardım ve bu çerçevede çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz. Elbirliği içinde yürütmek zorundayız.”
Kentsel dönüşümün siyaset üstü bir mesele olduğunu anlatan Kurum, yerel yönetimler, Büyükşehir Belediyesi, Bakanlık ve vatandaşın kararlı bir şekilde süreci yöneteceğini ifade etti.
Bakan Kurum, Fikirtepe Projesi’nin çok önemli olduğunu vurgulayarak, “Fikirtepe Projesine ilişkin yeni tasarımlarımız bitti. İnşallah bugün onun da toplantısını yapacağız. Nisanda söz verdiğimiz gibi, 3 sene içerisinde, etaplar halinde, yaklaşık 10 bin konut ve 60 bin vatandaşı doğrudan ilgilendiren bir proje, bu projenin de inşasına başlayacağız.” diye konuştu.
Küresel anlamda ülkedeki finans sektörünü diri ve sağlam tutmak için Finans Merkezi inşaatının da önem arz ettiğini, buradaki yapıların hepsinin depreme dayanıklı yapıldığını, zeminde gerekli güçlendirmelerin yapıldığını, araç kapasitesi, toplanma alanları ile sosyal ihtiyaçları değerlendirecek her türlü detayın düşünüldüğünü belirten Kurum, bir deprem anında finans merkezinin de ayakta kalmasının önem arz ettiğini, bu kapsamda merkezin tamamlanmasının da ülkeyi bir anlam da yukarıya taşıyacağını kaydetti.
“1000 kamu kuruluşuna sıfır atık belgesi veriyoruz”
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, gazetecilerin sorusu üzerine kentte beklenen şiddetli yağışa yönelik şu değerlendirmede bulundu: “Hakikaten 2020 yılı kuraklık anlamında çok zor geçti. 2021’de ve bundan sonraki süreçte iklim değişikliği ve etkileri şehirlerimizde çok daha fazla hissedilir hale gelecektir. Bu kapsamda biz hem İstanbulumuzda hem Türkiyemizde birçok proje gerçekleştiriyoruz. Eylem planlarımızı açıkladık. Bu eylem planları kapsamında çalışmalarımızı yürütüyoruz. Millet bahçeleri, doğal ve korunan alanların artırılması ve sıfır atık projemiz de iklim değişikliğiyle mücadele noktasında önemli.”
Sıfır atık anlayışının artık bir kültür haline getirilmesi gerektiğini belirten Kurum, sözlerini şöyle tamamladı: “Ürettiklerimizi daha kıymetli hale getirecek, tüketimden üretime katma değer sağlayacak sıfır atık sistemini yaygınlaştırmak zorundayız. Bu kapsamda 70 bin ve İstanbul’da 17 bin kamu kurum ve kuruluşunda uygulamaya geçtik. 1000 kamu kuruluşuna sıfır atık belgesi veriyoruz. Bugün ilk belgemizi Başakşehir Belediyesi’ne verdik. Çocuklarımıza eğitim veriyoruz. 2030-2040’lı yıllarda çocuklarımıza daha yaşanabilir bir çevre ve insan odaklı, doğaya saygılı bir çevre bırakmak adına bu projeler önem arz ediyor. Kovid-19 salgını bir kez daha gösterdi ki yeşil alan, denizler, akarsularımızı korumak zorundayız. Şehrin nefes aldığı alanlardan biri denizler, akarsularımız biri de ormanlarımız. Bunları artıracak hem de bunları koruyacak adımları kararlılıkta atıyoruz ve atmaya da devam edeceğiz.”
Özelleştirme kararları Resmi Gazete’de
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, özelleştirme kapsam ve programındaki bazı taşınmazların satışlarını onayladı.
Konuya ilişkin kararlar, Resmi Gazete’de yayımlandı.
Buna göre, Maliye hazinesi adına kayıtlı Kocaeli’nin Başiskele ilçesi Yeniköy Mahallesi’ndeki 7 bin 54,06 metrekare yüzölçümlü taşınmazın, satış için yapılan ihalede 6 milyon 510 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren 2 Zeytinoğlu İnşaat Taahhüt Sanayi Ticaret AŞ’ye satılmasına karar verildi.
Ankara’nın Gölbaşı ilçesi Oyaca (İmar) Mahallesi’ndeki 933 metrekare yüzölçümlü taşınmazın, 80 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Leyla Erdem’e satılması kararlaştırıldı.
Erzincan’ın Merkez ilçesi Gülabibey Mahallesi’ndeki 442 metrekare yüzölçümlü taşınmaz ve üzerindeki yapıların, 2 milyon 750 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren İlhan Akpınar İnşaat Elektrik Üretim Tarım Hayvancılık Sanayi Ticaret Limited Şirketine satılması uygun bulundu.
Ankara’nın Mamak ilçesi Nenek Mahallesi’nde bulunan 8 bin 294,76 metrekare yüzölçümlü taşınmazın, ihalede 1 milyon 555 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Hüseyin Sarıaslan’a satılması onaylandı.
Kocaeli’nin Kandıra ilçesi Cebeci Mahallesi’ndeki 3 bin 515 metrekare yüzölçümlü taşınmazın, 6 milyon 250 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Ahmet Kesici’ye satılmasına karar verildi.
Türkşeker adına kayıtlı Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesi İstasyon Mahallesi’ndeki 715 metrekare yüzölçümlü taşınmaz ile 658 metrekare yüzölçümlü taşınmaz ve üzerindeki yapıların, 1 milyon 200 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Sınırlı Sorumlu Dinar Pancar Ekicileri Kooperatifine, Konya’nın Yunak ilçesi Merkez/Selçuk Mahallesi’nde 6 bin 963 metrekare yüzölçümlü taşınmaz ve üzerindeki yapıların 3 milyon 780 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Şefikoğulları İnşaat Nakliye Akaryakıta, Tokat’ın Niksar ilçesi İsmetpaşa Mahallesi’ndeki 2 bin 317,87 metrekare yüzölçümlü taşınmaz ve üzerindeki yapıların 3 milyon 700 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Kayseri Şeker Fabrikası Anonim Şirketine, Zile ilçesi Bahçelievler Mahallesi’ndeki 6 bin 603,16 metrekare yüzölçümlü taşınmaz ve üzerindeki yapıların 3 milyon 85 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Orhan Özkaleli’ye ve Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesi Gaziosmanpaşa Mahallesi’ndeki 15 bin 881,94 metrekare yüzölçümlü taşınmaz ve üzerindeki yapıların 7 milyon 150 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Zentar Tarım Ürünleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne, Van’ın Tuşba ilçesi Akköprü Mahallesi’ndeki 2 bin 315,06 metrekare yüzölçümlü taşınmazın 861 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Gıyasettin Kundakçı’ya satılması kararlaştırıldı.
Sümer Holding AŞ adına kayıtlı Aydın’ın Didim ilçesi Cumhuriyet Mahallesi’ndeki 3 bin 17,63 metrekare yüzölçümlü taşınmazın 7 milyon 300 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Rohat İnşaat Turizm Otomotiv Gıda Plastike, 5 No’lu parselde bulunan taşınmazın 5 milyon 50 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Adil Kardeşler İnşaat Turizm Emlak Petrol Tekstil Taşımacılıka, 3 bin 516,62 metrekare yüzölçümlü taşınmazın 5 milyon 700 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Lütfü Karaarslan’a, 3 bin 516,83 metrekare yüzölçümlü taşınmazın 7 milyon 100 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Premium Turizm İnşaat Gayrimenkul’e, Van’ın Edremit ilçesi Suphan Mahallesi’ndeki 5 bin 700 metrekare yüzölçümlü taşınmazın, 3 milyon 100 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Himpaş İnşaat İletişim Pazarlama Turizme, Aydın’ın Didim ilçesi Altınkum Mahallesi’ndeki 684,64 metrekare yüzölçümlü taşınmazın 7 milyon 300 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Rohat İnşaat Turizm Otomotiv Gıda Plastike satılmasına karar verildi.
Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ adına kayıtlı Erzincan’ın Merkez ilçesi Cumhuriyet Mahallesi’ndeki 3 bin 337,15 metrekare yüzölçümlü taşınmazın 4 milyon 434 bin lira bedelle en yüksek teklifi veren Ağaoğlu Toprak Sanayi Ticaret AŞ’ye satılması uygun bulundu.
ÇAYKUR 721 bin ton yaş çay aldı
ÇAYKUR Genel Müdür Vekili Yusuf Ziya Alim, Artvin, Rize, Trabzon ve Giresun’da yaklaşık 204 bin ailenin yaş çay tarımı yaptığını belirterek, 10 Mayıs’ta başlayan kampanyanın sonuna yaklaşıldığını söyledi.
ÇAYKUR’un birinci sürgünde 288 bin 100 ton, ikinci sürgünde 267 bin 245 ton yaş çay alımı yaptığını anımsatan Alim, 28 Ağustos’ta başlayan üçüncü sürgünde ise dekara 400 kilogramdan yaş çay alımı kampanyasının devam ettiğini ve 166 bin tonun üstüne çıktıklarını ifade etti.
Alim, çay sezonunun son derece verimli geçtiğine dikkati çekerek, ÇAYKUR’un, sosyal sorumluluk bilinciyle kotasını dönüme birinci sürgünde 500, ikinci ve üçüncü sürgünde 400 kilogram belirleyerek yüksek bir alım dönemi geçirdiğini kaydetti.
ÇAYKUR’un en yüksek çay alım rakamına 1999 yılında 800 bin 143 tonla ulaştığına işaret eden Alim, tarihin en yüksek ikinci alımını 2018 yılında 732 bin 500 tonla gerçekleştirdiklerini, bu yıl ise aynı kararlılıkla alımların devam ettiğini vurguladı.
Alim, ÇAYKUR’un üçüncü kez 700 bin ton barajını geçtiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu yıl yaş çayda 721 bin tonu bulduk. Geçen yıl yaklaşık 733 bin ton çay almıştık. Bu yıl, bu rakamı geçeceğimizi tahmin ediyoruz. Yaş çay alımları devam ediyor. Havaların güzelleşmesi ve yağmurun kesilmesiyle üreticiler son çaylarını topluyor. Arazi taramasını yaptık. Arazide fazla çay görünmüyor. Bir hafta içerisinde net şekilde tamamlanır. Hava iyi olduğu için üreticiler, çayın biraz daha kendine gelmesini bekliyor. Bu yıl da 730-740 bin ton civarında alım bekliyoruz. Biz yaş çay alımını rekor kabul etmiyoruz. Ne kadar kuru çay satışını artırırsak onu rekor kabul ediyoruz.”
Kuru çay satışı arttı
Kamu kurumlarının birçoğuna bazı istisnalar dışında kuru çay satışı yapmaya başladıklarına değinen Alim, “Aylık 70-80 ton satış gerçekleştiriyoruz. İstediğimiz rakam değil ama tüm kamu kurumları az veya çok bir şekilde bizden alımlarını sağlıyor. Paketlemenin yeni yerine taşınması nedeniyle bazı aksaklıklar olsa da onları da düzeltiyoruz.” diye konuştu.
Alim, satışlarda son 3 yılda çıkışta olduklarına dikkat çekerek, şöyle devam etti:
“Karşılaştırmasına bakıldığında 2017 yılı eylül ayında 51 bin ton, geçen yıl bugün itibarıyla 61 bin ton kuru çay satışı yapmıştık. Bu yıl ise 75 bin ton çay satışı gerçekleştirdik. Geçen yıla oranla arada 13-14 bin ton fark var. Kuru çay satışları para döngüsü açısından son derece önemli. Artık biz fiili satışlar üzerinden gidiyoruz. Yıl sonunda hedef belirleyip bayilere bölüştürmüyoruz. Elbette satışlarımız artmasına rağmen yeterli değil, yurt içi ve yurt dışında pazarımızın artması lazım. Bunun için planlarımızı yaptık. Elimizde stokumuz var. Özel sektör çay almadığı için ellerinde stok yok. Stokları eritmek için devreye yeni uygulamalarımızı koyacağız.”
Yeşil çay pudrası Maraş dondurmasına tat verecek
Yeşil çay pudrasının farklı alanlarda kullanımı için Kahramanmaraş’ta bazı görüşmeler gerçekleştirdiklerini belirten Alim, “Yeşil çay pudrasının dondurma, pastada kullanımı, cilt bakımında veya başka alternatifler olacak şekilde, mağazalarda normal satışa çıkarmak için çalışmalarımız devam ediyor.” dedi.
Alim, yeşil çay pudrasının yeni bir Ar-Ge çalışması olduğuna işaret ederek, “Yeşil çaylı Maraş dondurması için hem yurt içi hem yurt dışında çalışmamız var. Pazar güzel görünüyor. Yeşil çaylı dondurmayı herkes seviyor. Rize’de yapılıyor ama herhangi bir anlaşmamız yok. Maraş dünyaya dondurma satıyor. Biz bunu bir anlaşmayla sağlamak istiyoruz.” ifadesini kullandı.
Yeşil çaylı dondurma yanında yeşil çay ve siyah çay pudrası ile marketlerde yer almak istediklerini dile getiren Alim, “Aileler marketlerde bulup evlerde pasta ve kurabiyelerde kullanabilecek. Makarna, bisküvi alanında Ar-Ge çalışmalarımız var. Çok değişik alanlara çalışıyoruz. İnşallah olumlu sonuç verir.” diye konuştu.
Kaynak: AA
İş Bankası’nın kişisel asistanı Maxi, Facebook Messenger ve Google Asistan’dan sonra WhatsApp’ta
Türkiye İş Bankası’nın, yapay zekâ teknolojisine dayalı ve aynı zamanda doğal dil işleme yeteneğine sahip kişisel asistanı Maxi, geçen senenin sonunda önce İşCep sonra Maximum Mobil’de müşterilerinin kullanıma sunulmuştu. Kısa sürede 4 milyon kullanıcı tarafından deneyimlenen Maxi, İş Bankası kanallarının dışında diğer iletişim araçları içerisinde de müşterilerin günlük hayatını kolaylaştırmaya devam ediyor. Diyalog bankacılığıyla ilgili temas noktalarını sürekli artıran ve bu alanda yatırımlarını devam ettiren İş Bankası; Google Asistan, Facebook Messenger uygulamalarından sonra şimdi de Maxi’yi WhatsApp uygulamasına entegre etti.
WhatsApp kullanan herkes, Maxi ile WhatsApp üzerinden mesajlaşarak sorularına cevap alabiliyor, ihtiyaç duyduğu hizmet ve ürünler hakkında öğrenmek istediği tüm bilgilere hızlıca erişebiliyor.
Kişisel asistan Maxi ile WhatsApp uygulaması üzerinden yazışabilmek için İş Bankası’nın 0850 724 0 724 numaralı iletişim numarasını telefon rehberine kaydetmek yeterli. İş Bankası müşterisi olsun olmasın her WhatsApp kullanıcısı, Maxi ile dilediği zaman sohbete başlayabilir, en yakın Şube/Bankamatik sorgulama, mevduat getirisi hesaplama, kampanyalar, kredi hesaplama, kredi kartı bilgileri gibi 500’den fazla konu başlığıyla ilgili sorularına yanıt alabilir.
Geleceğin bankacılığının yapay zekâ teknolojileri ve doğal dil işleme yeteneğine sahip diyalog bankacılığı deneyimi üzerinden ilerleyeceğini öngördüklerini belirten İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Yalçın Sezen, şöyle dedi:
“Bankacılık altyapımızı teknolojik gelişmelerle birleştiriyor, teknolojiyi, günlük hayatının büyük bölümünü teknoloji ile iç içe geçiren müşterilerimizin yararına kullanmak için çalışıyor, tüm kanallardan kolay ve kesintisiz bir deneyim sunmak adına doğru tasarıma büyük önem veriyoruz. Yapay zekâ alanında yaptığımız çalışmaların başında gelen Maxi, kısa bir süre içerisinde 4 milyon kullanıcıya ulaştı ve 15 milyonu aşkın soruya cevap verdi. İşCep, Maximum Mobil, Facebook Messenger, Google Asistan’ın ardından WhatsApp uygulaması içerisinde de kullanıcılarla etkileşime başlayan Maxi, bankacılık işlemlerini hızlandırarak günlük hayatı kolaylaştırmaya devam ediyor. Yapay zekâ teknolojisi sayesinde birebir ve tamamen kişiye özel çözümler sunan hizmet deneyimi ile Maxi, bugünün mobil bankacılığı gibi yakın gelecekte en güçlü temas noktası haline gelecek. İlerleyen dönemlerde Maxi’yi ev ve araba asistanlarıyla da entegre etmeyi planlıyoruz.”
“S-400 olayı Türkiye-Amerika ilişkilerini kesinlikle bozmamalı”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’de Fox News televizyonuna gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye-ABD ilişkilerini nasıl tanımlayacağı sorusu üzerine Erdoğan, iki ülke arasında uzun geçmiş ve güçlü bağlara sahip bir ilişki olduğunu söyledi.
İki ülkenin her şeyden önce NATO’ya da dayalı bir stratejik ortaklığı bulunduğunu ifade eden Erdoğan, “Zaman zaman dünyadaki gelişen şartların da getirdiği sıkıntılar olmuyor değil ama bunun hiçbir zaman stratejik ortaklık düzeyindeki ilişkilerimize zarar vermesine müsaade etmedik, etmeyiz ve bu ortaklığımızın güçlenerek devamından yana olduk hep ve bugün de aynı konumdayız.” diye konuştu.
Liderler düzeyinde telefon diplomasisiyle, zaman zaman bir araya gelerek bu ilişkileri güçlendirdiklerini, bunun yanında bakanların birbirleriyle görüşmeler yaptıklarını anlatan Erdoğan, “Bu görüşmelerle birlikte son hedefimiz özellikle Türkiye-ABD arasındaki ilişkilerde ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarmak gibi bir hedefimiz var. Aynı şekilde savunma sanayine yönelik attığımız adımlar, atmakta olduğumuz adımlar söz konusu. Bunlarda şu anda henüz 20 milyar doların altındayız ama hedefimiz bu rakamı yakalamak. Bunu, Sayın Başkan ile de mutabık kalarak Osaka’da dünya kamuoyuna açıkladık.” ifadelerini kullandı.
İlk olarak hedefin 75 milyar dolar olarak belirlendiğini, daha sonra 100 milyar dolara yükseltildiğini belirten Erdoğan, ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross’u Türkiye’ye yaptığı ziyaret sırasında kabul ettiğini, onunla da yapılan görüşmede bunu kesinleştirdiklerini ve bu yolda yürüdüklerini bildirdi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasını nasıl bulduğu sorulan Erdoğan, konuşma içerisinde katıldığı ve katılmadığı başlıklar bulunduğunu söyledi. Her şeyi aynen kabul etmenin söz konusu olmadığını dile getiren Erdoğan, “Benim de konuşmamda aynı şekilde onların kabullendiği ya da kabullenmediği yerler olabilir. Bu siyaset dünyasında her zaman olan durumlardır. Özellikle Suriye’de beraber attığımız adımlar var. Bölgede beraber atmakta olduğumuz adımlar var fakat öyle şeyler var ki Sayın (Barack) Obama döneminde başlayan süreç var ama Sayın Obama döneminden Sayın Trump’ın devralmış olduğu buradaki durumlarda birçok sıkıntılar yaşandı, yaşanıyor. Bunların bir kısmını aştık, bir kısmını maalesef aşamadık.” değerlendirmesinde bulundu. Erdoğan, bunları süratle aşmak istediklerini vurguladı.
“NATO’da ABD ile beraberiz”
“Geçen hafta Rus ve İranlı mevkidaşlarınızı ağırladınız. En yakın müttefikleriniz onlar mı?” yönündeki soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
“Şöyle ifade edeyim, bu süreç bu Ankara süreci değil, bu Astana sürecidir. Astana süreci içerisinde attığımız adımlarda daha önceleri ABD Büyükelçi nezdinde katıldı Astana sürecine ve bu süreçte Rusya-İran-Türkiye olarak üst düzeyde buna katıldık ve Soçi mutabakatıyla İdlib’e yönelik bir adım attık ve bunun ikincisini Ankara’da yapmıştık, üçüncüsünü Tahran’da yaptık. İkinci turda tekrar Soçi, geçen hafta Ankara’da yaptık. 6’ncısını Tahran’da yapacağız. Bu bölgenin özellikle şu anda acil sorunları olması hasebiyle önem taşıyor. Burada tabii ülkelerin en yakın ilişki halinde olduğumuz, olmadığımız bu tür bir değerlendirmeyi yapmak yanlış olur. Stratejik ortak olarak bakıldığında ne Rusya ne İran NATO ülkesi. Biz NATO’da ABD ile beraberiz. NATO içerisindeki birlikteliğimiz herhalde bir şeyler anlatıyor olmalı. NATO içindeki bu stratejik ortaklığımızın diğer alanlara da yansımasını bekliyoruz.”
Moskova’nın 2-2,5 saat mesafede komşu olduğunu, Rusya ile Türkiye’nin tarihe yönelik güçlü birlikteliklerinin bulunduğunu anlatan Erdoğan, İran’ın da aynı mesafede olduğunu, bir de Kasr-ı Şirin Anlaşması’na dayanan birlikteliğin, bağın bulunduğunu kaydetti.
Bütün bu birlikteliklerin ister istemez ilişkileri güçlendirdiğini aktaran Erdoğan, Rusya ile de ticari ilişkilerde hedefin 100 milyar dolar olduğunu, şu anda 30 milyar dolara yaklaştığını bildirdi. Erdoğan, “İran’la ise belirlediğimiz ticaret hacmi 30 milyar dolar idi, şu anda ciddi manada düştü. Stratejik olarak onlarla olan ilişkilerimizde malum petrol ve doğal gaz ihtiyacımızın önemli kısmını da İran’dan karşılıyoruz. Birinci derecede Rusya, oradan karşıladığımız doğal gaz birinci sırada. Türkiye bu konuda tüketici ülkedir, aynı zamanda transit ülkedir. Rusya’dan birinci sırada alırken, ikinci sırada İran’dan alıyoruz, üçüncü sırada Azerbaycan var. Bunun yanında LNG olarak Katar, Cezayir, buralardan aldıklarımız var. Bu stratejik ürünlerdeki ilişki birbirimizle olan irtibatı artırıyor.” ifadelerini kullandı.
“F-35’te müşteri değiliz, ortağız”
“Ticaret hacmini artırmak istediğinizi söylediniz ancak, S-400’lerin alınmasıyla ilgili ABD tehditlerini göz ardı ettiniz, F-35 savaş uçaklarının programından çıktınız. Neden böyle oldu?” sorusuna karşılık Erdoğan, şöyle konuştu:
“Bir defa şunu çok açık net ABD’nin S-400 ile ilgili yaklaşım tarzını hiçbir zaman tehdit olarak görmedim. Niçin? Çünkü biz Patriotları Sayın Obama döneminde istedik ama bize Patriotlar noktasında ‘Kongre izin vermiyor’ dediler ve bize vermediler. Sonra Sayın Trump’tan da talepte bulundum ama maalesef Sayın Trump döneminde de alamadık. Şu anda özellikle bizim savunma noktasında kendi ihtiyaçlarımızı karşılama durumumuz söz konusu değil mi? Bunun için de savunma sistemleri noktasında Rusya ile böyle bir adımı atmak durumunda kaldık. Hem şartlarını gayet iyi düzenlediler ve bu şartlar çerçevesinde de ortak üretimden kredi şatlarına varıncaya kadar bu imkanlar bize gelince biz de bu adımı attık. Kaldı ki ben bu konuda Sayın Başkan’a ‘sizden de Patriot alabiliriz’ dedim ve şartlar noktasında uygun, olumlu şartlar olursa alternatif olarak bu savunma sistemlerimizi Patriotlarla da takviye edebiliriz ancak burada şöyle bir durum var, F-35’de biz müşteri değiliz, ortağız, oradaki 9 ülkeden biriyiz. Şu ana kadar 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yaptık. Kaldı ki F-35’lerin bazı parçalarını Türkiye’de üretiyoruz. Bunun yanında her şu anda Türkiye’ye verilmesinden vazgeçilen uçak için bu sistemin kaybı 7 milyon dolardır. Biz pilotlarımızı gönderdik burada eğitim aldılar ve 4 veya 5’inin de teslimi noktasına gelinmişti, son anda bunun verilemeyeceğini söylediler. Ben bunu stratejik ortaklığa yakıştıramıyorum ve bunu doğru bulmuyorum. Nasıl stratejik ortağız ki 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yapmışız… Sayın Başkan’ın ‘1 milyar 400 milyon dolar ödemesi olan stratejik ortağımıza yapılan yanlıştır’ diye açıklaması var.”
“Son safhadaki olay özellikle bizi üzmüştür”
Donald Trump başkan olduğundan bu yana iki ülke ilişkilerinin daha mı iyi olduğu yönündeki soru üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
“Sayın Trump ile Sayın Obama ile ilgili böyle bir kızıştırmanın içine girmek istemem ama bizim, Sayın Trump’ın göreve geldiğinden bu yana münasebetlerimizin gayet iyi olduğunu söyleyebilirim. Şu son safhadaki olay özellikle bizi üzmüştür. Halkım soruyor, ‘F-35 ne oldu, hani gelecekti, niye gelmedi, siz 1 milyar 400 milyon ödeme yaptınız, ofset kapsamında bazı parçalarını da ödüyorsunuz, üretiyorsunuz, bu nedir?’ diye soruyorlar. Sayın Başkan’ın Osaka’daki açıklaması beni çok umutlandırdı. Bu umudumu kaybetmek istemiyorum ama bizim için S-400 olayı Türkiye Amerika ilişkilerini kesinlikle bozmamalı çünkü bunlar savunma sistemleri noktasında Türkiye’nin ihtiyacıdır. Kaldı ki S-400 dediğimiz zaman Yunanistan’da, Bulgaristan’da, Slovakya’da var. Onlar da NATO ülkesi. Onlarda olunca oluyor da Türkiye gibi bir ülkede olunca niye olmasın?”
“İran’a fatura kesmeyi doğru bulmuyorum”
“Sizce İran, Suudi Arabistan’daki petrol rafinerilerine saldırının sorumlusu mu?” yönündeki soruya da Erdoğan, “Burada İran’ı suçlamayı doğru bulmuyorum. Çok açık, net. Burada her şeyin özellikle Yemen bölgesinden bu tür bir taarruzun olduğu çok açık net, herkes tarafından söyleniyor. Burada İran’a açık, net fatura kesmeyi doğru bulmuyorum çünkü belgeler, bu noktadaki deliller bunu tevsik etmiyor.” yanıtını verdi.
ABD’nin İran’a yaptırımlar uyguladığı belirtilerek, “ABD yaptırımlarını İran’la ilgili ihlal etmekten çekiniyor musunuz?” sorusuna karşılık Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:
“Güçlünün haklı olduğu bir dünya olmaması lazım. Bugün Sayın Trump’ı dinlerken bunu anlamak istedim. ‘Ben güçlüyüm öyleyse haklıyım’ olmaz. Haklının güçlü olduğu bir dünyayı tanımak, anlamak ve yaşamak istiyorum. Eğer bu yoksa insanlığın geleceği adil düzenler üzerine kurulmamış olur. Adalet üzere, hak, hakikat üzere kurulu bir dünyayı yaşamamız lazım. Ama ‘ben güçlü olduğuma göre haklıyım’ der de böyle yürümeye devam edersek bu bizim için hiçbir zaman hayra alamet olmayacaktır. Bu konuda yaptırımlar vesaire bunlar yeni şeyler değil, bunlar alışılmış, aşılmış şeyler. Nereye kadar yaptırımlar, nereye kadar bununla gideceğiz. Hepimiz bugün varız, yakın yokuz. Bence yaşanabilir bir dünyayı beraber kurmak istiyorsak bunu barış için, barış üzerine kurmamız lazım. Nitekim benim BM’de bugün yaptığım konuşmanın son mısralarında, son bitiriş bölümlerinde de bunları özellikle vurguladım çünkü biz İran ile komşuyuz. Yaptırımların çözüm olmadığını da gördük.”
“Kim DEAŞ’a karşı Türkiye gibi mücadele eden bir ülke gösterebilir”
New York Post gazetesinde Türkiye aleyhinde kaleme alınan bir habere ilişkin soru üzerine Erdoğan, bunların Türkiye’deki darbe girişiminde bulunan FETÖ adlı terör örgütünce uygulanan adice propaganda taktikleri olduğunu söyledi.
Bu iddiaların gerçekle alakasının bulunmadığını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Bizim bankalarımız dünyadaki bankacılık sisteminin şartları neyse bu şartlar içerisinde bankacılık münasebetlerini sürdüren bankalardır ve finans sektörü içerisinde de bizim özellikle de çalışmalarımız hep bunun üzerine kuruludur ve bu konuda da bizim finans sektörü çok çok güçlüdür, dürüsttür, iyidir. Şimdi o bahsettiğiniz makalede Türkiye’nin DEAŞ’a yardım ettiği söyleniyor. Bir defa kim DEAŞ’a karşı Türkiye gibi mücadele eden bir ülke gösterebilir? DEAŞ’ı temizleyen El-Bab’da biziz, 3 bin 500’e yakın DEAŞ’lıyı biz temizledik oralarda. Böyle bir kampanyayı yürütenler acaba DEAŞ’a karşı Türkiye’nin dışında bu kadar başarılı mücadele veren bir ülke gösterebilirler mi? Bu kampanyanın tamamen arkasında FETÖ denilen adeta bir DEAŞ gibi terör örgütü var ama işte bu makalede de kim yazmışsa bu makaleyi bunu maalesef çok adice yazmış, ahlaksızca yazmış. Böyle bir anlayış olamaz ve ben kendi finans sektörüme, bankalarıma böyle bir lekeyi de hiçbir zaman yakıştırmam. Şunu söyleyeyim, her ikisi de fundamentalist. FETÖ, DEAŞ gibi bir terör örgütüdür. Bunu özellikle bilmenizi istiyorum lütfen bunlara da yol açmayın, bunlara fırsat vermeyin.”
“Kararlılığımızdan asla taviz vermedik, vermeyiz”
ABD’nin Türkiye’de yaşayan Hamas’ın üst düzey yetkililerinden birine yaptırım uyguladığı ve ABD’nin Türkiye’de terör finansmanıyla ilgili ciddi baskılar uygulayıp uygulamadığı sorulan Erdoğan, şunları söyledi:
”Bu tür eğer yasaklı olan ve terör noktasındaki bu tür adımları atan birçok kişi veya kurumlar olduğu anda biliyorsunuz bunun uluslararası bir anlaşması vardır. Bu uluslararası anlaşmaya göre bunlar bizim önümüze geldiği anda biz bunlarla ilgili varsa varlıklarına, tutuklamaya varıncaya kadar hepsiyle ilgili uluslararası terörizme karşı her zaman iş birliği içinde olduk. Anlaşmaya imzamızı attık ve bunlar önümüze geldiği anda da biz hiç gözünün yaşına bakmayız ve benzer tavırları her zaman ortaya koyar çünkü bana geliyor bu, imzalar ve bunun adımını da atarız. Kimse de bizi bununla ilgili olarak yargılayamaz çünkü bugüne kadar attığım imzaları ben biliyorum. Bu konudaki kararlılığımızdan asla taviz vermedik, vermeyiz. Bunu başbakanlığım döneminde bakanlar kurulu kararıyla çıkardık. Cumhurbaşkanı olduktan sonra da bunu aynı kararlılıkla devam ettiriyoruz ancak tabii benzer bir tavrı da biz müttefiklerimizden bekliyoruz. PKK ve FETÖ gibi terör örgütleri Batı’da cirit atıyor. Aynı şekilde Amerika’da cirit atıyor. Acaba bunlara karşı Amerika, Batı bir tavır koyuyor mu? Bunları acaba bize teslim ediyorlar mı? Hayır, etmiyorlar. Şu anda burada mesela YPG, PYD gibi terör örgütlerinin uzantıları var. Biz bunları istiyoruz. FETÖ’nun başı Amerika’da, Pensilvanya’da. 400 dönüm arazi ona tahsis edilmiş ve 400 dönüm araziden dünyadaki 150,160 ülkeyi buradan idare ediyor. Biz bunu istedik.”
Trump yönetiminden Fetullah Gülen’in iade edilip edilmeyeceğine dair bir söylem duyup duymadığı sorusuna ise Erdoğan, ABD’ye kolilerle belgeler gönderildiği, bütün bunlara rağmen netice alınamadığı yanıtını verdi.
Bu konuda Türkiye’den sürekli bir şeyler istendiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
“Tamam da biz yani stratejik ortaksak bu terör örgütlerinin uzantıları burada olduğuna göre siz de onları bize verin. Gelin hep beraber, teröre karşı mücadele verelim. Maalesef hiçbir taahhüt verilmedi. Ülkemizde yargının bunlar hakkında vermiş olduğu kararlar var. O kararların biz buraya bütün belgelerini gönderdik ama hala biz bunlardan netice alamadık ve bu tabii bizi üzüyor. Niye, stratejik ortağız, verin bize bunları, vermiyorlar. Şu anda düşünün bir darbe yapılıyor, benim 251 vatandaşım şehit oluyor, 2 bin 193 vatandaşım gazi oluyor. Bunların bütün belgelerini her şeyi gönderiyoruz ve bunların failleri ile ilgili ne yazık ki hala Amerika bize kalkıp da ‘tamam gönderiyoruz’ demiyor. Şu anda Amerika’da charter school’lar vasıtasıyla senede 750 milyon dolar asgari bunların okullardan FETÖ gelir elde ediyor. Bunlar bizim istihbarat bilgilerimiz. Buna karşı bir adım atıldı mı? Maalesef bir adım atılmadı. Ben istihbarat bilgilerine dayanarak söylüyorum. Charter school’larda 750 milyon dolar şu anda FETÖ’nün kaynağı var geliri var.”
“Bir sene geçti hala atılmış bir adım yok”
BM Genel Kurulu’na hitabında Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin takipçisi olacağı sözleri sorulan Erdoğan, “Bu konuda bizim birinci derece muhatabımız Amerika mı? Birinci derecede bunu duyması gereken Suudi Arabistan çünkü şu anda failler nerede? Suudi Arabistan’da.” diye konuştu.
Bütün ses kayıtlarının Suudi Arabistan’ın gönderdiği kişilere dinletildiğini belirten Erdoğan, “Ben Sayın Kral ile bunları konuştum. Veliaht Prens (Muhammed bin Selman) ile iki kez bu konuları görüştüm ve kendilerinin bana söylediği ‘kanı yerde kalmayacak’ dediler ama ne yazık ki bir sene geçti hala bunlarla ilgili atılmış bir adım yok.” ifadelerini kullandı.
Cemal Kaşıkçı’nın rastgele bir kişi olmadığını dile getiren Erdoğan, “Özellikle sizin meslektaşınız. Medya dünyasında saygın bir yeri olan, benimle de birkaç röportajı olmuş olan birisi. Yakından tanıyorum, aynı zamanda son dönemde Türkiye’den de bir hanımefendi ile nişanlanmıştı. Böyle de bir durumu vardı. Nitekim onunla nikah hazırlıklarına girmek için de İstanbul Başkonsolosluğuna gitmişlerdi. Şimdi böyle bir durumda ülkemde ve İstanbul Başkonsolosluğunda böyle bir olay olacak, ben bunu takip etmeyim mi? Tabii ki takip edeceğiz. Bu bizim sorumluluğumuz. Yapmamız gereken bu. Yoksa her yapılan yapıldığı yerde kalırsa dünyada adaleti tesis edemeyiz.” değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, cinayetin Veliaht Prens’e kadar gittiğine dair Türkiye’nin elinde kanıt olup olmadığı sorusunu şöyle yanıtladı:
“Faili şudur demek gibi bir adım atmam ancak İstanbul’a gelen iki uçakla 15 kişi Başkonsolosluğa gidiyor. Bunların bir kısmı birkaç gün önceden geliyor ve bu Başkonsoloslukta bunlar bu uygulamayı yapıyorlar ve çok ilginçtir, ben ses kayıtlarını dinledim ve bu gelenlerin içinde ‘ben kesmesini iyi bilirim diyen bir kişi var çünkü aynı zamanda bu kişi adli tıp işleriyle de ilgilenen bir kişi. Rütbesi de aklımda kaldığı kadarıyla albay ve bu en yakın o çalışma ekibinin içinde olanlardan bir tanesi ve orada bu işi icra ediyorlar. Ondan sonra da ne yazık ki Cemal Kaşıkçı’yı parçalayıp götürüyorlar. Bizim kanaatimiz bu. İstihbarat örgütündeki arkadaşlarımın kanaati de bu ve bundan sonrası bir yargı sürecidir. Yargı sürecinde bu işin faili kimdir, yardım yataklık yapan kimdir, bunlara talimatı veren kimdir? Bu benim sorunum değil, birinci derecede Suudi Arabistan yönetiminindir. Yargısınındır. Onların bu işi çözmesi lazım.”
“Müddei iddiasını ispatla mükelleftir”
Suudi Arabistan’ın Türkiye’nin bu olayı karıştırmaya devam etmek için para aldığı iddiaları sorulan Erdoğan, “Hukukta bir kaide var, müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Ne bu, iddia eden iddiasını ispatla mükelleftir. Şahsıma böyle bir iddiayı atanlar bunu ispat edemedikleri sürece ahlaksızdır, edepsizdir ve haindir. Burada yapabilecekse bunu ispat etsin. İspat etmezse bakın daha ağır konuşuyorum, namussuzdur. Türkiye Cumhuriyeti’nin başındaki Tayyip Erdoğan’a kimse böyle bir iftirayı atamaz ama onlar bu pisliği temizlesinler. Yaptıkları bir defa bu özellikle kendi vatandaşları olan Cemal Kaşıkçı’yı öldürenleri ortaya çıkarsınlar. Bu 15 kişi iki uçakla Türkiye’ye geliyor ve İstanbul’da bunu yapıyor. Şimdi bunu kendi yargısıyla temizlesinler. Para almak bilmem ne, bunlar benim kitabımda yazmaz. Tayyip Erdoğan da bunlarla kendisini mukayese etmez.” dedi.
En fazla tutuklu gazetecinin Türkiye’de olduğu iddialarının sorulması üzerine Erdoğan, terörle kimin ilişkisi varsa hukukun onlarla ilgili gereğini yapacağını söyledi.
Bunun kararını yargının verdiğini dile getiren Erdoğan, “Yargıya müdahale edilir mi? Amerika’da terörle ilişkili olduğu için içeri atılanlar yok mu? Yüzlerce, binlerce insan Amerika’da da terörle ilişkisi varsa içeri atılıyor. Daha ileri gidiyorum. Amerikan polisi yeri geldiği zaman yerlerde süründürerek, yeri geldiği zaman silahla müdahale etmek suretiyle nice insanları kalkıp yaralıyor veya olduğu yerde öldürüyor. Şimdi siz ülkemde 15 Temmuz’da ülkeme karşı bir darbe girişimi olacak, bu darbe girişiminin faillerini serbest bırakacağız, öyle mi? Bu darbe girişiminin faillerini kim tutuklama kararını veriyor, yargı veriyor. Yargının vermiş olduğu karara karşı biz niçin böyle mi yapıyorsun diyelim?” ifadelerini kullandı.
Dünyanın hiçbir yerinde yargıya siyasetin müdahale yetkisi olmadığının altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Ama siz şu anda yargı mensubu gibi konuşuyorsunuz. Gazeteci gibi değil. Bir defa bu noktada gazeteci gibi konuşun ve benden de siyasetçi olarak cevabını alın. Bakın ne diyorum, devlete karşı darbe girişiminde bulunan, bir DEAŞ mensubu kişi gazeteci diye serbest kalsa ABD’de buna ne dersiniz? İyi yaptı, doğru yaptı diyebilir misiniz? Burada yargı kararını veriyor, verdikten sonra da emniyet, kolluk görevlileri onları gözaltına alır, yargıya teslim eder. Şu anda ben FETÖ ile ilgili DEAŞ’tan hiçbir farkı yok, devlete darbe yapıyor ve ben buradan istiyorum ama alamıyorum. Şu anda sizin verdiğiniz rakamlar da çok hayali rakamlar, onu da söyleyeyim. Bu kadar gazeteci içerde falan böyle bir şey yok. Bunları biz çok gazetecilerden, Türkiye’ye gelenler oldu, onlara bizzat bunları belgeleriyle gösterdik, anlattık falan ama uydurma rakamlarla ülkemize geliyorlar, bunları söyleyip geçiyorlar. Böyle bir şey yok ama ben size vesikalarıyla, belgeleriyle koliler dolusu buraya Amerika’ya gönderdik diyorum ama biz buradan bunları alamadık. Şahsımı, ailemi öldürmeye gelen bu FETÖ’cüleri ülkemde yakaladıktan sonra serbest mi bırakacağız. Eğer 15 dakika daha gecikmiş olsaydım bugün hayatta yoktum ve benim iki korumam öldürüldü. İki tane bayan korumam yaralandı. Bunu neyle izah edeceksiniz? Ama bunların üzerinde hiç durmuyorsunuz ve az önce söyledim. 251 vatandaşım şehit edildi, 2 bin 193 vatandaşım gazi oldu. Bugün bir kısmının ayağı yok, bir kısmının kolu yok. Bir kısmı başından aldığı yaralarla hala hayatta, böyle devam ediyor. Biz bunlara karşı iyi yaptınız mı diyeceğiz? Kusura bakmayın. Böyle bir hayat yok, hepsi bunun bedelini ödemek durumundadır. Yoksa biz bunu şehitlerimize anlatamayız, gazilerimizin ailelerine anlatamayız. Birbirimizi anlamak durumundayız. Eğer biz birbirimizi anlayamazsak bilesiniz ki bu darbeler daha çok devam eder.”
Kaynak: AA
Sainsbury’s 115 şubesini kapatacak
Sainsbury’s’ten yapılan açıklamada, şirketin yeniden yapılanması kapsamında 15 süpermarketin ve 40 küçük market ile “Argos” markası altında ev eşyaları satan 60 mağazanın kapatılmasına karar verildiği bildirildi.
Açıklamada, “Argos” markasına bazı Sainsbury’s mağazaları içerisinde yer verilmesinin planlandığı, toplamda gelecek 5 yılda 500 milyon sterlin seviyesinde tasarruf hedeflendiği kaydedildi.
Sainsbury’s, 2016’da ev eşyaları satan “Argos” markasını 1,4 milyar sterline satın almıştı.
Geçen yıl nisanda Sainbury’s’den yapılan açıklamada, ABD’li perakende devi “Walmart”ın iştiraki olan indirimli mağaza zinciri “Asda” ile birleşme kararı alındığı açıklanmış, yaklaşık 7,3 milyar sterlin (10 milyar ABD doları) değerindeki birleşmeye, İngiliz denetim kuruluşlarınca onay verilmemişti.
Kaynak: AA
Muğla ve Aydın’da kuvvetli sağanak etkili oldu
Muğla’nın Bodrum ilçesinde, kuvvetli sağanak sonucu bir otomobil suyun etkisiyle sürüklendi.
Sabah saatlerinde etkili olan kuvvetli sağanak, günlük yaşamı olumsuz etkiledi. Yağış nedeniyle ilçenin birçok cadde ve sokaklarında su birikintileri oluştu, arızalanan bazı otomobiller yolda kaldı.
Gümbet Mahallesi Melengeç Sokak’ta yol kenarında park halindeki bir otomobil, suyun etkisiyle sürüklendi.
Yaklaşık 50 metre sürüklenen otomobil, bir otelin duvarına çarparak durabildi. Otomobil, polis ekiplerince çekici yardımıyla bulunduğu yerden kurtarıldı.
Sokakta bulunan çok sayıda çöp konteyneri de sürüklendi.
Öte yandan otomobilin sürüklendiği anlar, bir iş yerinin güvenlik kamerasına yansıdı.
Milas’ta ev ve iş yerlerini su bastı
Muğla’nın Milas ilçesinde, sağanak sonucu bazı ev ve iş yerlerinin zemin katında su baskınları oluştu.
İlçede gece başlayan gök gürültülü sağanak, sabah saatlerine kadar etkisini sürdürdü. Yağış nedeniyle Beçin Mahallesi ile Çamlık Sokak’taki bazı ev ve iş yerlerinde su baskınları yaşandı.
Zor anlar yaşayan vatandaşlar, kendi imkanlarının yanı sıra itfaiyenin yardımıyla zemin ve bodrum katlara dolan suyu tahliye etmeye çalıştı. Hacıapdi Mahallesi’ndeki bir sağlık merkezinin ise istinat duvarı çöktü.
Balavca Deresi’nde de taşkına sebep olan şiddetli yağıştan dolayı sokaklarda su birikintisi oluştu.
Meteoroloji yetkilileri, yağış miktarının mevsim itibariyle 1965’den bu yana görülen en yüksek değer olduğunu bildirdi.
Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, gazetecilere yaptığı açıklamada, şiddetli yağışa rağmen ilçede çok büyük hasar, herhangi bir can kaybı ya da yaralanmanın yaşanmamasının sevindirici olduğunu ifade etti.
Kuşadası’nda sağanak
Aydın’ın Kuşadası ilçesinde sağanak hayatı olumsuz etkiledi.
İlçede sabah saatlerinde etkisini artıran sağanak dolayısıyla yollarda su birikintileri oluştu.
Söke- Kuşadası kara yolu, Aydın Yolu Kavşağı, Otogar Kavşağı ve Kuşadası Emniyet Müdürlüğü ile Ticaret Odası önünde oluşan bu birikintilerinden dolayı trafikte aksamalar yaşandı.
Ege Mahallesi’nde doğal gaz çalışması nedeniyle kazılan yollarda oluşan çöküntüye düşen araçlar, çekici yardımıyla kurtarıldı.
Kuşadası Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinin bahçesinde oluşan su birikintilerinden dolayı ise öğrenciler güçlükle sınıflarına girebildi.
Öte yandan su basan bazı ev ve iş yerlerinde itfaiye ekiplerince tahliye çalışması yapıldı.
Kaynak: AA
Kibar Holding, yenilikçi fikirleri Mavi Damla Ödülleri ile destekliyor
‘Her başarılı proje, önce bir fikir damlasıyla başlar ve dalgalar halinde yayılır’ mottosuyla hayata geçirilen Mavi Damla Ödülleri, Kibar Holding çalışanlarının yaratıcı ve yenilikçi fikirlerini ortaya çıkarmak, başarı hikayelerini grup şirketleriyle paylaşmak amacıyla düzenleniyor.
44 projenin yarıştığı “Mavi Damla Ödülleri” töreni Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar ve Kibar Holding CEO’su Haluk Kayabaşı ev sahipliğinde; konuk konuşmacı Serdar Kuzuloğlu ve grup çalışanlarının katılımıyla gerçekleştirildi. Törende 12 proje ödüle layık görüldü.
4 kategoride dikkat çeken projeler
Mavi Damla Ödülleri’nde “Verimlilik ile Değer Katanlar”, “Müşteride Fark Yaratanlar”, “İnovasyon ile Geleceğe Yön Verenler” ve “Dijitalleşenler “olmak üzere 4 kategoride kazanan ekipler ödüllerini Kibar Holding Yönetim Kurulu’ndan aldılar.
“Mavi Damla Ödülleri, öğrenme kültürünü destekliyor”
Kibar Holding İnsan Kaynakları Bölüm Başkanı Şennur Kuru, geçen yılki organizasyonda 39, bu yıl ise 44 projenin Mavi Damla Ödülleri için yarıştığını belirterek, “Kibar Holding çatısı altında beraber çalıştığımız arkadaşlarımızın bu organizasyona gösterdiği ilgi, yenilikçi fikirlerin desteklenmeye ihtiyaç duyduğunu kanıtlar nitelikte. Mavi Damla Ödülleri şirketteki gelişim ve birbirinden öğrenme kültürünü destekliyor. Organizasyonda sunulan yaratıcı projeler bizlere gurur veriyor” açıklamasında bulundu.